(o\_!_/o)

(o\_!_/o)

23 Şubat 2016 Salı

İçten Yanmalı Motorlarda Aşırı Doldurma



Günümüzde araç kullanıcıları, performansa önem göstermekle birlikte yakıt ekonomisini de dikkate almaktadırlar. Kullanıcıların daha bilinçli kesimi ise bunların beraberinde, doğayı kirletmemek adına güzel ve önemli tedbirler peşindedirler. Bu hususa çözüm olarak günümüzde içten yanmalı motorlarda aşırı doldurma örneklerini görebiliriz.

İçten yanmalı motorlarda aşırı doldurma sistemleri, aracın verimini arttırmaya yönelik çalışırlar.  Bu sistemler, yakıtın, yanma odasında daha yüksek oranlarda yanmasını, böylece dışarı atılan yanmamış yakıt miktarının azalmasını sağlar. Yani 1 birim akaryakıttan alınan enerji artar ve istenen enerji için gereken birim akaryakıt miktarı azalır.

içten yanmalı motorlarda aşırı doldurma uygulamalarının en yaygın örnekleri, turbosarj ve süpersarjdır. Basit olarak, bu sistemlerin çalışma prensibi yanma odasına basınçlı(sıkıştırılmış) hava basarak yanma verimini arttırmaktır.

Turbosarj, esas olarak egzoz gazının basıncıyla tahriklenir ve aynı mil üzerine monte edilmiş iki adet türbin çarkından oluşur. Bunlardan birisi egzoz manifoltundan çıkan gazlar ile beslenerek ana mili döndürür. Milden hareket elde eden diğer çark, yanma odasına hava basarak işlemin gerçekleşmesini sağlar. Basit ve etkili bir sistemdir. Fakat bu sistem yeterli egzoz gazı basıncını elde edilemediği takdirde çalışamaz. Bu demektir ki sistemin devreye girebilmesi için belli bir motor devri gereklidir. Bu devir ortalama olarak 2500rpm dir. Sistem devreye girene kadar araç normal performans seyrinde çalışır ve sıfır rpm den set değerine kadar olan aralık  ‘turbo boşluğu’ olarak anılır. Çalışmalar, sadece turbo sistemli bir araçta bu boşluğu mümkün oldukça düşük devirlerde setlemek yönündedir. Turbosarj sistemleri yaygın olarak dizel araçlarda kullanılsa da günümüzde benzinli araçlarda da rastlanılan örnekleri mevcuttur.

Süpersarj, direk krank milinden tahrik alan bir kompresördür. Krank mili devrine başladığından itibaren süpersarj devreye girer ve yanma odasına hava basmaya başlar. Bu sistemin boşluğu yoktur ve bu büyük bir avantajdır. Kompresörün krank milinden tahrik alıyor olması motoru bir miktar zorladığından, süpersarj sisteminin başlı başına sağladı yakıt tasarrufunu bir miktar düşürür. Bu sebeple günümüzde süpersarj ve turbosarjın birlikte kullanıldığı motorlar mevcuttur. Bahsettiğimiz turbo boşluğu boyunca süpersarj devrededir ve turbo yeterli basınca ulaşınca kendisi devreye girer. Bu sistem çok kullanışlı olup, aracın sürekli yüksek performans ve düşük yakıtta kullanabilirliğini sağlar.

Bu sistemlere, yardımcı bir sistem olarak intercooler sisteminden bahsedebiliriz. Intercooler turbo ile yanma odası arasında bulunan bir ünitedir. Basıncı artmış hava intercooler’a girer ve burada bir miktar soğutularak yanma odasına gönderilir. Bunun sebebi ideal gaz denklemi ve yoğunluk eşitliği ile açıklanabilir. Basıncı artan havanın sıcaklığı da artar ve ısınan hava genleşir. Hacim artışından dolayı ise yoğunluk azalır. Böylece yanma odasında, birim hacim başına düşen hava miktarı da azalmış olur. Intercooler havayı sabit basınçta soğutarak hacmi bir bir miktar düşürmüş olur ve yoğunluğu artırır.

Intercooler havayı sabit basınçta soğutarak hacmi bir bir miktar düşürmüş olur ve yoğunluğu artırır.
Günümüzde araç alımı konusunda çok fazla çeşit ve alternatif mevcuttur. Dış görünüşten daha çok teknik detaylara önem verilmesi daha mantıklı olacaktır. Yeni bir araç alırken, aracın yakıt ekonomisi ve çevreye verdiği zararın minimum olması, atlanmaması gereken bir parametredir. Bu konuya teknolojinin getirdiği çözümler göz ardı edilmemelidir.

17 Şubat 2016 Çarşamba

Robotik Sistemlerde Dişli Kavramı


Hiçbir iyi robot dişli kullanılmaksızın inşa edilemez. Tork ve hız gibi parametrelerin dişlilere nasıl etki yaptığını iyi anlamak çok önemlidir. İlk olarak dişlilerden temel bir giriş yapacağız ve basit denklemler ile nasıl uygun bir şekilde kullanabileceğimizi anlatacağız.

Mekanik Avantajı, Açısal Hız ve Tork

Dişliler mekanik kazanç ilkesine göre çalışır. Bunun anlamı, farklı dişli çapı oranları kullanarak, açısal (veya öteleme) hızları ve tork arasındaki değişimin yapılabileceği anlamına gelir.

Tüm motorlarda olduğu gibi motor datasheet’lerine bakarak motorun çıkış hızını ve torkunu bulabilirsiniz. Ama ne yazık ki robotlar için, piyasada mevcut motorlar genellikle tork oranı için arzu edilen hızlara sahip değil. (İstisna olarak servolar ve yüksek tork motorları dişli kutusuyla beraber yapılırlar). Örneğin, robot tekerlekleri düşük torklu 10.000 rpm’de (bir dakikadaki tur sayısı) döndürmek mi daha mantıklıdır? Yoksa yine aynı devirde ama daha torklu olarak dönmesi mi daha ideal olandır? Robotik için konuşuyorsak eğer tork kavramı, hızından daha önemlidir…

Yaptığımız olay basitçe dişliler sayesinde, yüksek hızları daha iyi bir tork ile değiştirmek olacak. Bu değişimi siz de çok basit bir denklemle hesaplayabilirsiniz:

                                     Eski Tork × Eski Hız = Yeni Tork × Yeni Hız

Eski tork ile eski hız değerlerini motorumuzun datasheet’ine bakarak kolayca bulabilirsiniz. Sonrasında yapmanız gereken denklemin sağ tarafında istenen tork veya hız değerlerini koymanız. İleriki konularımızda Statik ve Dinamik hesaplar ile robotlar için nasıl makul tork ve/veya hız değerlerine karar verilir onları inceleyeceğiz. Ancak şimdilik dişli konusunu iyi kavramaya çalışalım.

Örneğin bir katalogdan motor çıkış Torkunu 3 kg-cm ve devrini ise 2000 rpm olarak okuduğumuzu varsayalım. Sizin istediğiniz ise dakikada sadece 300 tur dönmesi olsun. Yukarıdaki denklem ile bunu kolayca çözümlersek:

3 kg/cm × 2000 devir/dakika = Yeni Torkumuz × 300 devir/dakika

=> Yeni Torkumuz = 20 kg/cm olarak karşımıza çıkmaktadır

Şimdi yine aynı motoru düşünün ancak bu sefer 5 kg/cm tork ihtiyacımız olsun. Bu defa en düşük 1500 rpm devirde çalışmamız gereken bir proje yapıyoruz.  Motorun bunu yapıp yapamayacağını nasıl mı bileceğiz? Kolay…

5 Kg/cm × 2000 rpm = 5 Kg/cm × Yeni Hızımız

Yeni Hızımız = 1200 rpm olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu istediğimiz değerin çok altında kaldığını görebiliyoruz. Basit eşitlikleri kullanarak daha projeye başlamadan motor seçiminde zamandan kazanç sağlayabilirsiniz. Robot tasarımlarında ve önceden hesapladığınız basit denklemler sayesinde paradan kaybınız da en az olacaktır.

Dişli Oranı

Denklemleri çözdük ama mekaniksel olarak tork ve hız değişiminin nasıl yapılacağı sorusunun cevabını henüz vermemiştik. Bunu belirli bir dişli oranına sahip iki dişli ile (bazen daha fazla sayıda) farklı çaplarda kullanarak yapabiliriz. Dişlilerden büyük çapa sahip olan daha yavaş hareket edecek ancak çok daha fazla tork ile bu hareketi gerçekleştirmiş olacak. Böylece, dişli oranları sayesinde hız ve tork değerlerini değiştirmemiz mümkün olmaktadır. Yine, bu konuda kullanabileceğimiz çok basit bir denklem vardır. Bunu bir örnekle açıklarsak Eski Torkumuz = 10 kg/cm, Eski Hızımız = 100 rpm olsun. Bu durumda;

Dişli Oranı

Dişli oranı = 2/3 ise,
Yeni Torkumuz = Eski Tork × 2/3 = 6.7 kg/cm
Yeni Hızımız = Eski Hızımız × 3/2 = 150 rpm olacaktır.

Belirli Dişli Oranlarının Elde Edilmesi

Basitçe 2:1 şeklinde bir dişli oranı isteseydik, iki dişli kullanarak bunu artık çok kolay hesaplayıp yapabiliriz. Kullandığınız dişli çapını ölçerek elle bu oranını anlayabileceğimizi anladık.

Bunun dışında dişli oranını çok daha doğru ve kesin bir şekilde hesaplamak istiyorsak, bu sefer dişlilerin üzerindeki diş sayılarının oranının hesaplanması gerekli olacaktır. İlk dişli için 28 adet diş sayısı ve diğeri için 13 diş sayısı olduğunu varsayalım. Bu durumda dişli oranı (28/13 = 2.15 veya 13/28 = 0.46) olacaktır. Daha sonraki yazımızda, sonsuz dişliler gibi yüksek dişli oranlarına sahip sistemler için bunlar bize gerekli olacak. Sonsuz dişlilerde daima tek bir diş diğer çoklu dişlerle temas halinde olacağından büyük dişli oranlarının olacağından emin olabilirsiniz.

Dişli Verimi

Ne yazık ki, dişlileri kullanmanız çıkış gücünde verimliliğin azalmasına neden olmaktadır. Bunlar sürtünme, yağlama, dişlilerin birbirlerine olan tepkileri ve açısal momentum vb sebeplerden dolayı olmaktadır. Farklı dişli kurulumları, dişlilerin farklı türleri, farklı dişli malzemeleri gibi birçok etkenden dolayı da dişliler arasında değişik verimlilikler olacaktır. Olası kombinasyonları listelemek çok zor, bu yüzden aşağıda bazı önemli dişli türleri için tahmini verim değerlerini vereceğim. Ayrıca kullandığınız dişlinin datasheet değerlerine bakarak çok daha kesin verimlilik değerlerini bulabileceğinizi unutmayın

Verimlilik konusu neden bizim için önemlidir ve ne işe yarar bunu bir örnek ile anlatmak istiyorum. İki düz dişli kullanacağımızı varsayalım. Düz dişlilerin verimliliği ~%90 civarındadır. Bir önceki örnekte kullandığımız değerler üzerinde gidelim tekrardan. Dişli oranını 2/3 seçmiştik ve Yeni Tork değerini 6.7 kg/cm ve Hız değerimizi ise 150 rpm olarak bulmuştuk. Ancak bu bulduklarımız teorik veya mükemmel koşullar için geçerli olacaktır. Dişlinin az önce söz ettiğimiz sürtünme ve diğer koşullardan dolayı hesapladığımız gücü belli oranda düşürerek bize çıkış verecektir. Yani bu durumda dişlilerden veya redüktörden alacağımız son tork ve hız değerleri;

Kesin Son Torkumuz = 6.7 kg/cm × 0.90 = 6 kg/cm
Kesin Son Hızımız = 150 × 0.9 = 135 rpm olacaktır.

Motor seçimi yaparken redüktör verimliliğini de dikkate almamızın neden çok önemli olduğunu bu örnekle umarım daha iyi farkını vardık. Özellikle Torkdaki bu düşüş, hesapladığımız değerin altında kalmamıza neden olabilir ve tekrardan daha güçlü motor seçimi veya redüktör oranı ayarlamamız gerekebilir. Zamandan kazanmamız için basit hesapları göz önünde bulundurmamız da her zaman fayda var!

Dişli Zincirleri (2 Dişli ve Daha Fazlası)

30 Adet dişli kullandığımızı var varsayalım, her birisi yukarıdaki gibi olsun. Bu durumda nasıl mı hesap yapacağız? Kolay… İlk ve son dişli arasındaki tüm dişlileri geçiyoruz. İlk dişli çapı 2 cm ve son dişli çapı da 1 cm ise elinizde bir 2:1 oran bulunmaktadır. Arasındaki dişlilerin bir önemi yok. Verimliliğimiz şimdi ne olacak?

            Toplam Verimlilik = Dişli Türümüzün verimlilik Değeri^(Diş Sayısı-1)

Bu formüle göre yine düz dişli kullandığımızı kabul edersek;

Toplam verimlilik = 0.9^(29) = %4.7 olacaktır.

Yine aynı şekilde 5 dişli kullanmış olaydık toplam verimlilik = 0.9^(4) = % 65.6 olacak.

Birleşik Dişliler

Aynı mil üzerine sabitlenmiş 2 dişlinin bulunduğu sisteme birleşik dişli denir.


Birleşik Dişli

   Aynı mil üzerinde olduğunuzdan hız (saniyedeki dönme) her ikisinde de aynı olacaktır. Burada moment kolumuz aslında yarıçap (radius) olmaktadır.

          İlk Dişli Yarıçapı × İlk Dişli Torku = İkinci Dişli Yarıçapı × İkinci Dişli Torku

Bu örnekte bir ağırlığın yukarı çekilebilmesi için gerekecek minimum tork ne olmalı sorusunu cevaplayacağız.

Denklemleri aşağıdaki gibi yazarsak:
Motorun Torku × 1.Dişli Yarıçapı = 2.Dişli Torku × 2.Dişli Yarıçapı
2.Dişli Torku × 2.Dişli Yarıçapı = 3.Dişli Torku × 3.Dişli Yarıçapı
3.Dişli Torku × 3.Dişli Yarıçapı = Ağırlık × 3.Dişli Yarıçapı

Bu eşitliklere göre basitçe: Motorun Torku × 1.Dişli Yarıçapı = Ağırlık × 3.Dişli Yarıçapı

Bu sebepten dolayı gerekli olacak minimum Motor Torku:

                Motorun Torku = (Ağırlık × 3.Dişli Yarıçapı)/1.Dişli Yarıçapı olur.

Şimdi ağırlığımızı 2 m/s hızla yukarı çekmek istediğimizi varsayalım. Bu durumda saniyedeki dönme miktarımız kaç olması gereklidir?

Denklemleri aşağıdaki gibi yazarsak:
Motorun rps × 1.Dişlinin Yarıçapı = 2.Motor rps × 2.Dişlinin Yarıçapı
2.Dişli rps = 3.Dişli rps (Aynı milde olduğundan devirleri eşit)
3.Dişli rps × 2 × π × 3.Dişlinin Yarıçapı = Ağırlığın Hızı

Bu eşitliklere göre basitçe:
Motor rps × 1.Dişlinin Yarıçapı = 3.Dişli rps × 2.Dişli Yarıçapı
Motor rps × 1.Dişlinin Yarıçapı = Ağırlığın Hızı / (2×Π×3.Dişlinin Yarıçapı) × 2.Dişlinin Yarıçapı

Bu sebepten dolayı gerekli Motor Devri:

Motor rps = 2 m/s × 2.Dişli Yarıçapı / (2×Π×3.Dişlinin Yarıçapı × 1.Dişlinin Yarıçapı) olur.




Mühendislik Yönetimi Nedir

AR-GE yönetimi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sanayinin en önemli parçasıdır. Şirketlerin Dünya üzerinde etkin role sahip olması, temsil edilen ülkenin teknoloji ve inovasyon da üstün kılması için AR-GE çalışmalarının olması gerekir. Ülkemizde verilen önem her geçen yıl artmakta olup, disiplin ve özveriyle şirketlerin başarıları artmaktadır.

Yıllardır bu çalışmaların yavaş ilerlemesinin en büyük nedenlerinden biri AR-GE sürecinin zor ve pahalı bir süreç olmasıydı. Bunun yanı sıra üstün düzeyde bu iş için eğitimli mühendislerin ve teknik elemanları azlığı da yadırganamaz. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu AR-GE yatırım ve teşvikleri devlet tarafından son zamanlarda ciddi şekilde desteklenmektedir. Önde gelen yatırımcılarımız ve şirketlerimiz artık bu sürecin zorunlu varlığını hissetmiş, çalışmalara hız vermiştir.

Eğitimli mühendisin ve teknik personelin oluşmasıyla AR-GE süreci ciddi bir çalışma alanı bulmuştur. Bu açığı kapatmak adına Mühendislik Yönetimi Lisansüstü eğitim düzeyinde eleman yetiştirmektedir.

Mühendislik Yönetimi



Mühendislik yönetimi, mühendis veya teknik personelin proje ve tasarımlarını yönetmek için gerekli olan eğitim almasıdır. Proje yönetimi gibi fonksiyonel yönetimleri de tarif etmek için kullanılır. Mühendis yöneticileri, mühendis ekibini yönetmek için kullanılan hem genel yönetim hem de mühendislik disiplinlerinde eğitimli ve deneyimli olması gerekir.

Mühendislik yönetimi bölümü, 1908 yılında Stevens Teknoloji Enstitüsü İşletme Mühendisliği bölümünde kurulmuştur. İlk kez bölüm olarak 1967 yılında eski adıyla Missouri Rolla Üniversitesi yeni adıyla Missouri Bilim ve Teknoloji Üniversitesinde kurulmuştur.
Amerika dışında ilk olarak Almanya Berlin’de 1927 yılında kurulmuştur. Türkiye’de ise ilk defa 1982 yılında lisans ve lisansüstü eğitim sunan İstanbul Teknik Üniversitesinde oluşturulmuştur.
Akademik düzeyde verilen nicel ve nitel yönetim dersleri mühendis yöneticileri yetiştirmektedir. Özellikle 3 alanda çalışma alanı: inovasyon ve stratejik yönetim, ürün ve hizmet işlemleri için analiz yönetimi, ürün ve proje yönetimi vardır.

Kısaca Mühendislik Yönetimi, bilim insanı ve mühendislerin, AR-GE yönetiminin, teknoloji süreçlerini kısaca stratejik ve operasyonel kararlar ile üst düzey yönetici olmak isteyenler için
Endüstri mühendisliği ve sosyal bilimlerin disiplinlerarası iş alanıdır.

Mezun Olacak Mühendislere Tavsiyeler

Bir bahar dönemine daha başlangıç yaptık. Son sınıf olan arkadaşlar artık son viraja girdiler ve yavaş yavaş 4 yıldır evi bildikleri okullarında artık misafir konumuna geçiyorlar.

Bir mühendislik öğrencisinin okul hayatı çok hareketli geçer. Genelde Dersleri alttan almalar, üstten vermeler, bütler, yaz okulları v.s.

Ama geriye dönüp baktığınızda göreceğiniz şey bu sıkıntılar olmayacaktır. Gördüğünüz şey samimi dostluklar, unutulmaz anılar, zor bir hayat sınavı ve tabi ki diplomanız.

Diploma demişken sahi okul bittikten sonra ne olacak? İşte işin düğüm noktası burası; mezuniyet balosu, sonra genel tören derken okulunuzdan bir çıkış belgesi alacaksınız vee döneceksiniz evinize. İşte arkadaşlar şimdiden ne yapacağınızı kararlaştırmanız ileride yapacağınız işlerle ilgili vakit kazanmanıza neden olacaktır.

Mezun olduktan sonra karşınıza birkaç seçenek çıkacak;

“Mezun olunca hemen piyasaya atılacağım ve çalışacağım” diyen arkadaşlar,öncelikle askerliği halletmeniz gerekli. Bugün tüm sektörler “askerlikle ilişkisi olmayan” mühendis arıyorlar. Nedeni de basit, tam işi öğrendiniz artık okul bilgileri ile piyasa bilgileri birleşip sizden tam randıman alınacakken kapınız çalınır ve askere çağırılırsınız.  Bu da firmanın yetiştirdiği elemanının elinden gitmesi demek. Unutulmaması gerekilen önemli bir kısımda şudur; Eğer fikriniz bu yönlü ise çıkış belgenizi aldıktan sonra az bir süre tatilinizi yapın ve hemen gidip askerlik işlemlerinizi başlatın. Zaten başvurunuzdan ileri bir tarihte gideceksiniz. Birde durduk yerde gideceğiniz tarihe kadar beklemeyin boşuna.

Diğer bir seçenekte “yok arkadaş hazır hızlanmışken devam edelim” diyerek yüksek lisansa edilen niyettir. Bir master öğrencisi olarak şunu açık bir biçimde söyleyebilirim ki yüksek lisans apayrı bir şey. Bir defa lisanstaki herşeyi biliyor olarak varsayılıyorsunuz. Bazen konuları sizin kendi başınıza çalışıp anlayıp anladığınızıda ispat etmeniz gerekebilir. Artık o meşhur bilimsel makalelerin de içerisine yavaş yavaş dalıyorsunuz. Daha çok projeler üzerinde çalışıyorsunuz. Alanınız belli oluyor ve artık siz o iş’te “uzman” sıfatına erişmeye çalışıyorsunuz. Tabiki kolay olmayacak. Çünkü siz akademisyenliğin ilk basamağındasınız. Son olarak eğer böyle bir niyetiniz varsa kesinlikle ara vermeden hemen yapmalısınız aksitaktirde soğursunuz ve aynı randımanı elde edemeyebilirsiniz.

Son olarak genelde tercih edilen yollardan birisi de KPSS’ye girip devlet kadrosunda mühendis olmak. Bunu söyleyince aklıma eski bir hocamızın sözü geliyor; ”arkadaşlar devlet kadroları doldu size yer yok özel sektör sizleri bekliyor” demişti. Haksızda sayılmaz hani. Bugün bazı mühendislikler haricinde diğer alanlar 90 puan ve üzeri istiyor. Sıkı bir çalışma ve hatta dershane desteği gerekebilir.

Benim mezun olacak mühendislere tavsiyeler  immi? Ben bugünlerde mezun olmaya hazırlanan arkadaşlara şunu belirtmek istiyorum. Her mühendislik öğrencisinin kafasında basit yada karmaşık bir fikir bir hayal vardır. Bugün bilim sanayi ve teknoloji bakanlığı, tübitak, kosgeb, kalkınma ajansları, ekonomi bakanlığı, özel teşebbüsler ve bunun gibi birçok kurum fikirlere değer veriyor ve size bunu gerçekleştirmek için bazı “destek programları-hibeler” veriyor.  Bu gibi unsurlar bir mühendis tarafından iyi değerlendirilip girişimci yönü olan arkadaşlara büyük avantajlar sağlayabilir.

Sonuç olarak tüm arkadaşlara şimdiden hayatlarının kalan kısmında başarılar dilerim. Unutmamanız gereken şeyler etik değerleriniz, hedefleriniz, prensiplerinizdir…

(alıntıdır)

8 Şubat 2016 Pazartesi

Türkiye'de Mühendislik Tarihi

Türkiyede ki ilk üniversite hangisidir? Türkiyede mühendislik nasıl gelişmiştir?

Türkiyede mühendislik tarihi 1773’te açılan Mühendishane-i Bahr-i Hümayun’un(İstanbul Teknik Üniversitesi) kuruluşu ile başladığı kabul edilir. İlk adı “Mühendishane” olan bu üniversite ,ulusal tarihimizin ilk üniversitesidir. I.Abdulhamit devrinde büyümeye devam eden bu üniversitenin III. Selim döneminde adı Mühendishane-i Berr-i Hümayın (İnşaat Mühendisliği) olarak değişmiş ve bir kanunnameye bağlanmıştır. Bu kanun ; üniversitenin kurulduğu dönem koşulları içerisinde oldukça modern ve modern olduğu kadar da detaylı bir üniversite kanunudur.


Mühendislik Tarihi

Ülkemizin mühendislik tarihi; 1845’te “Meclis’i Muvakkat” adı ile bir ulema asker ve bürokratlardan oluşan yedi kişilik geçici bir meclis kurulmuş ve bir yıl çalışmıştır. Bu meclis eğitim sisteminde yapılması düşünülen düzenlemeler için prensipler belirlemiş ve batıda olduğu gibi ilk,orta ve yükseköğretim olmak üzere üç basamaklı yapılmasını benimsemiştir. Tanzimat’ta bugün kullandığımız üniversite sözcüğüne karşılık olarak Osmanlıca Darülfünun terimi kullanılmışsa da içerik olarak batı tipi yeni modern üniversite benimsenmiştir. 1933’e gelindiğinde Darülfünun terimi yerine “üniversite” tercih edilecek en son darülfünun olan İstanbul Darülfünun’u adı İstanbul Üniversitesi’ne çevrilerek hem terim hem de anlam itibari ile üniversite batılı olacaktır. Darülfünundan askeriye ve bürokrasinin ihtiyaç duyduğu insan gücü yetiştirmesi amaçlanıyordu.

 
mühendislik tarihi3 Mart 1924 tarih ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat kanunu ile bütün mektep ve medreselerle birlikte Darülfünun Maarif Vekaletine bağlandı. 21 Nisan 1924 tarih ve 493 sayılı kanun ile İstanbul Darülfünunun talimatnameleri yayımlandı ve bilimsel ve idari özerklik verildi. Bunun dışında cumhuriyet döneminde çok ciddi devrimler yapılmışsa da Darülfünun’a dokunulmamıştır. 1933 reformu ve çevresindeki olaylar cumhuriyet döneminden sonra üniversiteye bakışın anlaşılması bakımından önem taşımaktadır.
31 Temmuz 1933’te Darülfünun kapatılmış,toplam 240 olan öğretim elemanı kadrosu 53’e düşürülmüş ve Almanya’dan Hitler rejiminden kaçan öğretim üyeleri burada ders vermeye başlamıştır. Bu öğretim üyelerinin ülkemiz üniversite ve mühendislik hayatına büyük katkıları olmuştur.
1960 ve 1970’li yıllarda yeni üniversitelerin kurulması ile birlikte mühendislik fakültelerinin sayısı artmış 2010’lu yıllara gelindiğinde ise artık neredeyse her ilimizde bir mühendislik fakültesi kurulmuştur. Halen en gözde meslekler arasında mühendislik bölümleri yer alıyor.


Barajlardan Nasıl Elektrik Üretilir !


Sistem Dinamiği ve Kontrolü Ders Notları


Sistem Dinamiği ve Kontrolü (PDF)

Dinamik Ders Notları



Dinamik Ders Notları (PDF)

Sanal Gerçeklik Nedir ?

Sanal gerçeklik çeşitli simülatörler kullanarak, bilgisayar ortamındaki görüntüleri üç boyutlu olarak görebilme, hissedebilme ve duyabilme hissinin algılanmasını amaçlar. Bu amaçla yola çıkan sanal gerçekliğin temel hedefi, insan beyninin kandırılmasıdır.




Biyolojik olarak insan, beş duyularının yardımıyla ortamdan veriler alır ve bu verileri karar mekanizması olan beyine gönderir. Beyin bu verileri yorumlayıp, insanın nerede olduğunu ve neler duyup gördüğünü fark etmesini sağlar. Sanal gerçeklik de tam bu konuya odaklanıp, dijital aletler ile insan duyularına veriler gönderir ve bu verilerle beyni kandırıp, insanı gerçek sandığı sanal dünyaya uyum sağlaması için çalışır.
Sanal gerçeklik, kullanıcıya verdiği gerçeklik hissine göre üç ayrı gruba ayrılır. Birincisi, insanların kendini tamamen sanal dünyada hissetmediği ama sanal gerçekliği algılayabildiği “kısmi” katılımlı ortamlardır. Örnek vermek gerekirse basit bir araba simülasyonu içinde kullanıcının karşısındaki ekran yardımıyla sanal ortamı görmesi ama kendisini tamamen gerçek dünyadan soyutlamadığı durumdur.
İkincisi, kullanıcının tamamen başka bir dünyada olduğu hissinin verildiği sanal bir oyun içinde belirli hareketleri yapıp gerçekçi görüntü ve sesler ile gerçek dünyadan koptuğu “tam” katılımlı ortamlardır. Üçüncüsü ise simülasyon içindeki bir insanın başka insanlarla beraber iletişim halinde olması ve tüm kişilerin sanal dünyayı tamamen hissettiği “çoklu” katılımlı ortamlardır.

Günümüzde Sanal Gerçeklik


Geçmişte sanal gerçeklik için pek çok çalışma yapılsa bile bazı sebepler ve yapılan cihazların yeterli olmadığı için sanal gerçekliğin tam anlamıyla sağlanamasada yapılan çalışmalar bizi, günümüzde bu deneyimi yaşamamıza vesile olmuştur. Bu günlerde gelişmekte olan ve bir hayli gelişen sanal gerçeklik, gelecekte kendi oluşturduğu pazarda etken bir rol üstlenecektir.
Günümüzde birçok firma bu alanda teknolojinin son ürünü olan çeşitli sanal gerçeklik simülatörleri tasarlamışlardır. Üç boyutlu görüntünün sağlandığı küçük ekranları olan gözlüklerle bizi doğrudan sanal dünyanın içine itip aynı zamanda robotik eldivenle hareketlerin algılandığı ve belirli hisleri kullanıcıya vererek, bizi tamamen gerçek dünyadan soyutlamayı başarmışlardır.

Dijital Oyun ve Sinema

sanal gerçeklik nedirŞüphesiz sanal gerçekliğe en çok ilgi duyulan alan dijital oyun sektörüdür. Sanal gerçeklik, oyun sevenleri doğrudan oyunun içine yerleştirip birer oyun karakterine dönüştürmeyi başardı. Bir futbol oyununda gerçekten kendinizi sahada hissedip oradaki heyecanı gerçekmiş gibi hissedebilecek ve aynı şekilde bir sinema filmini izlerken kendinizi doğrudan filmin içinde bulup farklı bir serüvenin içerisinde bulacaksınız.

Eğitim ve Sağlık

Tarih dersini dinlerken yaşanan olayların sanki oradaymış gibi izlemeği ya da coğrafya dersinde hocanın bahsettiği ülkedeymişsiniz gibi hissetmeği kim istemez ki? Dahası sanal gerçeklik sağlık sektöründe, ameliyat simülasyonlarıyla geleceğin doktor adaylarının daha iyi yetiştirilmesini sağlayacak. Sanal gerçeklik eğitim ve sağlık alanında katacağı yenilikler bizleri bambaşka bir anlayışa sürükleyecektir.

Yaşanmamış Yeni Deneyimler

Sanal dünyada bir uçurumdan atlayabilir, okyanusun içinde boğulmadan yüzebilir ya da uzayda rahat rahat gezebiliriz çünkü orada yaptığımız her şey bir görsellikten ibarettir. Yapabileceklerimizin bir sınırı olmadığından istediğimiz her şeyi rahatlıkla yapabiliriz. Yükseklik korkusu olan birisi en yüksek yerlere çıkarak yükseklik korkusunu yenebilir, yüzme bilmeyen bir kişi simülasyon içerisinde öğrenebilir ve uzaktaki bir yakınımızla sanki karşımızdaymış gibi konuşabiliriz.

Sanal Gerçekliğin Zararları

Sanal gerçekliğin bu güzel yönlerini öğrendikten sonra hemen bu deneyimi yaşamak isteyebilirsiniz ancak her gülün bir dikeni olduğunu unutmamamız gerekir. Sanal gerçekliği kullanan biri, geçtiği yeni dünyaya tam ayak uyduramazsa beyin acil durum sinyali verir ve kişi üzerinde belirli yan etkiler –kusma, baş dönmesi ve bayılma- gösterebilir. Bunun yanında sanal gerçeklikte fazla kalmış birisi, gerçek dünyaya döndüğünde bazı algılama sorunları ya da ilerleyen dönemlerde psikolojik rahatsızlıklarda meydana gelebilir.

Sonuç olarak, teknolojideki bu hızlı gelişmeler bazen bizleri uzayda başka dünyalara götürürken bazen de bu dünyaları sanal ortamda ayağımıza getirebiliyor. Sanal dünyanın güzellikleri bizi meraklandırsa bile sanal ortamda kendimizi kaybetmeyip, gerçek ile sanal arasındaki farkı her zaman hatırda tutmalıyız.

7 Şubat 2016 Pazar

Temel Bilgi Teknolojileri (TBT) Ders Notları



Temel Bilgi Teknolojileri (TBT)

Diferansiyel Denklemler Ders Notları

Diferansiyel Denklemler 1 (PDF)

Diferansiyel Denklemler 2

Akışkanlar Mekaniği Ders Notları


   Akışkanlar Mekaniği (PDF)

Bilgisayar Programlama Ders Notları

Bilgisayar Programlama 1

Bilgisayar Programlama 2

Bilgisayar Programlama 3

Bilgisayar Programlama 4

Bilgisayar Programlama 5

Bilgisayar Programlama 6

Bilgisayar Programlama 7

Demonte Asker Uygulamaları

Demonte asker uygulamaları, hiç bir şekilde araç içerisinde doğrudan bir bağlantısı olmayan ve araç yada diğerlerinden güç veya enerji almayan asker anlamına gelir. Bu her ne sebep olursa olsun askerler tarafından taşınan ekipmanlar, ne güç ne de enerji kaynakları için olsun bu aygıtların bir personel üzerinden taşınacağı anlamına gelir.
Aslında askeri ekipmanların güç bölümü Hibrid Elektikli Araçlardan bile çok daha küçüktür. Yönetim sistemi konusu kavramsal olarak farklı değildir. Aslında güç yönetimi konusu çeşitli durumlar altında kendi kendisini tamamen demonte edebilen asker için daha önemli olabilir. İyi ve kötü güç yönetimi arasındaki farkı çok iyi bir ömür veya ölüm arasındaki farktan anlayabilirsiniz. Dolayısıyla demonte askeri güç sistemleri itme gücü sağlamasalar bile güç yönetim sistemleri hibrid teknolojisinde yer alabilirler.


Demonte Asker Uygulamaları Nelerdir ?

Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı’na göre, savaş alanında bir asker tarafından taşınan ekipman ve malzemeler yaklaşık 45 kg olabilir. Askeri çalışma ortamı, çok soğuk olan -20C de ve +45C de olabilen sıcaklık dönemlerinde yararlı değildir. Bir asker tarafından taşınan güç kaynaklarının ağırlığı 48 saat sürebilir 4 kg veya daha fazla mertebede olabilir. Buna ek olarak gelecekte ihtiyaca göre ısıtıcı yada soğutucu ceketler yapılabilir. Demonte askerilerin yükleme talebi, bazı yerlerde belirli elektronik ekipmanları için yaklaşık 100-200W yada bazı küçük sistemler için 1W kadar küçük olabilir. Normal demonte askeri, birkaç kg ağırlığında olan AA ebadından daha geniş çeşitli ebatlarda batarya kullanır. Bu bataryalar hem şarj edilebilir hem de tek kullanımlık olabilir. Enerji ihtiyacı yaklaşık 60-200 Wh/kg olabilir

Yukarıda da açıkça belirtildiği gibi Demonte asker uygulamaları güç gereksinimleri, araçlarla kıyaslanamaz. Tahminlere göre gelecekte, var olan bataryalardan 6 yada 8 kat daha güçlü kaynaklar mümkün olacaktır. Böylece özgül enerjisi 600-800Wh/kg olan piller ile hem daha güçlü hem de daha az ağırlığa sahip bataryalar kullanılabilecektir. Bunlara ek olarak teknoloji uygunluğu ne olursa olsun mümkün olan en iyi yol, ihtiyaç miktarını düzenleyebilen bir güç kaynağına sahip olan demonte asker yapmaktır. Mesela bazı güç kaynakları yüksek enerji sağlayabilir. Fakat düşük enerjini ihtiyaç tiplerinde bu durumun aksi olabilir. Tek bir tip güç kaynağı kullanıldığında, o zaman kesinlikle güç kaynağı normalden daha fazla yüke binecektir. Ayrıca daha ağır olacağından bu sistem bir demonte asker için hiçte istenmeyen bir durumdur.

Aynı zamanda gönüllü askeri katılımı olmadan, pilleri şarj etmek için askerin yürüme, koşma, ve diğer hareketlerini kullanmak mümkün olabilir. Otomatik şekilde çalışan bazı küçük veya mikro jeneratörler kullanılarak, titreşim hareketine dayalı kendi üzerinde çalışan sistem yapılmalıdır. Cihazların normal güç miktarı çok yüksek olmamış olsa bile, atalet hareketi ve yürüme gibi periyodik hareketler kullanarak çalışabilir olması gereklidir. Özel bir prototip yapılarak bazı yükler için 7.3 W uygun olabileceği tespit edilmiştir. Normalde, enerji toplama cihazları asker tarafından gerçekleştirilmektedir. Enerji sonuçta askerden geliyor olsa bile, sarf ettiği efor açısından herhangi bir algılanabilir bir fark olmayacaktır

Demonte Asker Uygulamaları

Dayanıklılık Konusu

Demonte asker uygulamaları da, genel olarak, cihazlar sağlamlaştırılır. Mekanik anlamda, bir fiziksel kaplamaları veya herhangi bir bileşeni içeren kutular bunların ticari muadillerine kıyasla son derece sağlam olduğu anlamına gelir. Böylece cihazlar, kolayca her türlü fiziksel karşılaşmalarda zarar görmezler. Buna ek olarak, bu cihazların, elektrik ve diğer tasarım özelliklerinin kapsamı çok önemlidir. Bunun nedeni Askeri uygulamaların çok büyük sıcaklık ve soğuk koşullarda gerçekleştiriliyor olmasıdır. Genel olarak, yüksek sıcaklık, güç elektroniği ve piller gibi öğeler için son derece kötüdür. Bu tür cihazların askeri kullanım için uygun şekilde indirgenmiş olması gerekir. Demonte asker uygulamaları bu performans, bu aşırı koşullar altında elde edilmesi durumunda bunlar, fiziksel olarak daha büyük ve hantal yapılar olacağı anlamına gelir. Aslında bu alanda Hibrid Elektikli Araçlar bunlara katkıda bulunabilir. Gelecekte, yüksek sıcaklık ve mekanik sağlamlı yüksek olan bir güç elektroniği, HE Araçlardan dağıtımı sağlanması beklenmektedir.

Temel sağlamlık sorunları, bu nedenle, mekanik titreşim ve sıcaklık ile ilgilidir. Yalnızca Güç elektroniği değil, aynı zamanda düzenli elektronik devrede bu konularda tabidir. Güç elektroniği alanında, silikon karbür yarı iletken malzemelerin kullanımı, önemli ölçüde ek soğutma ihtiyaçları açısından sıcaklık sorunlarını hafifleteceği beklenmektedir. Bir soğutma sistemi, aşırı sıcaklık için geliştirilmiş olsa da, bu iyileştirme kendisi içinde de yeterli sağlamlık sorularını beraberinde getirmektedir. Yüksek gerilim ve yüksek güç pil paketleri kullanarak HEA uygulamaları için, soğutma ve ısıtma sorunu çok önemlidir. Aksi takdirde HEA performansı önemli ölçüde tehlikeye girebilir.

6 Şubat 2016 Cumartesi

Alaşım Nedir ?

Alaşım tanım itibari ile iki veya daha fazla elementten oluşan ve metal özelliklerine sahip bir malzemelerdir şeklinde tanımlayabiliriz. Bir alaşımda fazla miktarda bulunan metale esas metal denir. Alaşım elementi metal veya metal olmayan element olabilir. Örnek verecek olursak pirinç (bakır + çinko) yani metal-metal alaşımı iken çelik (demir + karbon) metal-metal olmayan element alaşımıdır. Bu yazım alaşımlar hakkında olacak.

alaşım nedir

Şekil değiştirme özelliği olan metaller doğada sınırlıdır. Bundan dolayı esas metal olarak kullanılan element sayısı fazla değildir. Fakat hemen hemen bütün metaller ve metalloidler alaşım elementi olarak kullanılabilir.
Esas metalin sadece plastik özelliği esas metal olarak kullanılması için yeterli değildir. Esas metal ayrıca şu özelliklere de sahip olması gerekir:
  • Atmosfer etkisine karşı dayanıklı,
  • Doğada fazla miktarda bulunma,
  • Üretimi kolay ve ucuz olmalıdır,
Alaşımlar genellikle bileşenlerin bir arada eritilmesi sonucu üretilirler. Metaller bu sırada farklı davranışlar gösterirler.
  1. Eriyikler birbiri içerisinde çözünürler. Bu olay en çok rastlanılan durumdur. Örnek olarak Cu-Sn, Fe-Ni, Pb-Sn vb. makine imalatında kullanılan malzemelerin hemen hemen hepsi  bu tip alaşımlardır.
  2. Eriyikler birbiri içerisinde çözünmezler. Örneğin sıvı Fe-Pb karışımı.
  3. Eriyikler birbiri içerisinde kısmen çözünürler. İki ayrı eriyik oluşur. Bekletilirse yoğunluk farkından dolayı iki sıvı tabaka halinde üst üste toplanırlar. Örneğin Cu-Pb karışımı.
Alaşımlara örnek olarak ilk alaşım olan Bronz (Cu ve Sn karışımı), en eski ve en yaygın olarak kullanılan alaşım örneğini verebiliriz. O dönemde daha çok silah ve araç gereç yapımında kullanılmıştır. Bakır ve kalayın kullanıldığı tüm alaşımlar uzun yıllar boyunca bronz olarak adlandırılmasına rağmen modern endüstride bronz ismi; bakır-berilyum, bakır-çinko, bakır-nikel alaşımlar dışındaki tüm bakır alaşımlarını kapsayan genel bir tanım olarak nitelendirilir.

İnsanların yüzyıllar boyunca silah yapımında kullanılan bronz yerine demiri tercih edilmesinin en büyük nedeni doğada bolca bulunmasından ibarettir.
Bir başka alaşım olan pirinçler bakır ve çinkonun oluşturduğu alaşımlardır. Pirinç oldukça tok ve kolay işlenebilen bir malzemedir. Pirinçlerin özellikleri alaşımlarında ki çinko miktarına bağlıdır. Pirinçlerin mukavemeti içerisindeki çinko miktarıyla birlikte yükselir ve maksimum değere yaklaşık %40 çinko değerinde ulaşır.
Alüminyumlu pirinçler korozyona  karşı dayanıklıdır. Kurşunlu pirinçler kolay işlenir. Kalaylı pirinçler ise deniz suyunun korozif etkisine karşı dirençlidir.

Araç Park Etmenin Formülü


Araç Nasıl Park Edilir


Küçük bir hesap yapınca sonucu hep birlikte göreceğiz. Sizin yerinizi işgal eden öndeki ve arkadaki aracı görmezden gelin. Ama birkaç parça bilgiye ihtiyacımız olacak.

Matematik İle Araç Park Etmenin Formülü
araç park etmek

1. Aracınızın dönme açısı: r

2. İki tekerlek arasındaki mesafe: l

3. Ön tekerlekle tampon arasındaki mesafe: k

4. Arkasında park etmek istediğiniz aracın genişliği: w

Şimdi bu değişkenleri bir formülün içine entegre etmemiz gerekli ki siz de aracınızın o yere sığıp sığmayacağını hesap edersiniz.







Araç park etmenin formülü Londra Üniversitesi’nde hoca olan Simon Blackburn tarafından ortaya atıldı. Stanford’ta Matematik hocası olan Keith Devlin, NPR’den Audie Cornish’e “basit matematiğin zekice bir uygulaması ” dedi.

Devlin’e göreyse en karmaşık kısmı eski dostumuz olan Pisagor Teoremi. Lise matematiğinden hatırlayacağınız gibi Pisagor

Teoremi    a²+b²=c² ’ dir.

Devlin’in formülü aracınızın uzunluğundan ziyade ne kadar fazladan yere sahip olduğunuzu, aracınızı sağa sola hareket ettirmeden rahat bir şekilde nasıl park edeceğinizi söylüyor. Buna mükemmel paralel park etme adını veriyor.

Blackburn’ün formülü aracınızın dönme kapasitesinin yay şeklini tam bir daire üzerinde çizerek, sonra da o dairenin merkezinden Pisagor’un sevdiği dik üçgenler çıkararak kullanılıyor.
Şöyle devam ediyor: “Matematik insanların yaparak ve yaptıkça uzmanlaştığı alanlardaki detaylarda size farklı bir anlayış sunuyor.”


araç park etmenin formülü


“Aslında bir şeyler üzerindeyken ister dışarda olsun ister aracın içinde bu tarz şeyleri yaparken işinde iyi olan birer matematikçi oluyoruz. Ama buna matematik demiyoruz ve sadece arabasını park edebiliyor diye de insanları matematik dersinden geçirmiyoruz. “ diyor Prof.Devlin.

CNC NEDİR ?


Bilgisayarlı Nümerik Kontrol de (Computer Numerical Control ) temel düşünce takım tezgahlarının sayı, harf vb. sembollerden meydana gelen ve belirli bir mantığa göre kodlanmış komutlar yardımıyla işletilmesi ve tezgah kontrol ünitesinin (MCU) parça programını edebilen sistemdir.

Bilgisayarlı Nümeik Kontrol de tezgah kontrol ünitesinin kompütürize edilmesi sonucu proğramların muhafaza edilebilmelerinin yanında parça üretiminin her aşamasında programı durdurma, proğramda gerekli olabilecek değişiklikleri yapabilme, proğrama kalınan yerden tekrar devam edebilmeve proğramı son şekliyle hafızada saklamak mümkündür. Bu nedenle proğramın kontrol ünitesine birkez yüklenmesi yeterlidir. Proğramların tezgaha transferleri delikli kağıt şeritler (Punched Tapes) , Manyetik Bantlar (Magnetic Tapes) vb. veri taşıyıcılar aracılığıyla gerçekleştirilir.

CNC TAKIM TEZGAHLARININ AVANTAJLARI:
Konvansiyonel tezgahlarda kullanılan bazı bağlama kalıp, mastar vb. elemanlarla kıyaslandığı zaman tezgahın ayarlama zamanı çok kısadır.
Ayarlama, ölçü, kontrolü, manuel hareket vb. nedenlerle oluşan zaman kayıpları ortadan kalkmıştır.
İnsan faktörünün imalatta fazla etkili olmamasından dolayı seri ve hassas imalat mümkündür.
Kalifiye insan ihtiyacına gerek yoktur.
Tezgah operasyonları yüksek bir hassasiyete sahiptir.       
     Tezgahın çalışma temposu her zaman yüksek ve aynıdır.
Her türlü sarfiyat (elektrik, emek, malzeme vb.) asgariye indirgenmiştir.
İmalatta operatörden kaynaklanacak her türlü kişisel hatalar ortadan kalkmıştır.
Kalıp, mastar, şablon vb. pahalı elemanlardan faydalanılmadığı için sistem daha ucuzdur.
Depolamada daha az yere gerek vardır.
Parça imalatına geçiş daha süratlidir.
Parça üzerinde yapılacak değişiklikler sadece programın ilgili bölümünde ve tamamı değiştirilmeden seri olarak yapılır. Bu nedenle CNC takım tezgahlarıyla yapılan imalat büyük bir esnekliğe sahiptir.



CNC TAKIM TEZGAHLARININ DEZAVANTAJLARI:

Her sistemde olduğu gibi CNC tezgah ve sistemlerinin avantajları yanında bazı dezavantajları mevcuttur. Bunlar şunlardır;

Detaylı bir imalat planı gereklidir.
     Pahalı bir yatırımı gerektirir.
Tezgahın saat ücreti yüksektir.
Konvensiyonel tezgahlara kıyaslandığında daha titiz kullanım ve bakım isterler.
Kesme hızları yüksek ve kaliteli kesicilerin kullanılması gerekir.
Peryodik bakımları uzman ve yetkili kişiler tarafından düzenli olarak yapılmalıdır.

CNC'NİN ENDÜSTİRİDEKİ KULLANIM ALANLARI:
Günümüzde endüstrinin talaşlı imalat adını verdiğimiz bölümü CNC' nin en yaygın biçimde kullanıldığı alandır. Bugünkü CNC'nin doğmasına da bu alanda karşılaşılan problemlerin sebep olduğu yukarıda açıklanmıştı. Üç eksenli bir freze tezgahı ilk kez 1952 yılında çalıştırıldığında bu tezgah o günkü bazı imalat problemlerinin çözümünü sağladığı için çok mükemmeldi. Freze tezgahlarına uygulanan bu sistemler daha sonra torna, taşlama vb. takım tezgahlarına da uygulandı. Günümüzde imalatın yapıldığı hemen hemen her alanda CNC kullanılmaktadır.

     CNC'nin kullanıldığı başlıca alanlar;

Talaşlı imalat
     Fabrikasyon ve kaynakçılık.
Pres ileri
Muayene ve kontrol.
     Montaj.
Malzemelerin taşınması.

CNC TAKIM TEZGAHLARINDAKİ BAŞLICA ARIZA BÖLGELERİ:

CNC takım tezgahlarında en sık karşılaşılan arızalar ve bulundukları bölgeler şunlardır.

     Takım tezgahı eksen sürücüleri
Hidrolik ve pnömatik elemanlar
     Kontrol devreleri
Ölçme ve transfer sistemleri
Dijital veri işleyiciler
Logic bağlantılar
     Giriş / Çıkış (Input / Output) üniteleri 

CNC TAKIM TEZGAHLARI İÇİN İDEAL ÇALIŞMA ORTAMI VE KOŞULLARI:

CNC tezgahlarının sağlıklı çalışabilmeleri için yüksek derecede temizliğe sahip çevre koşullarına ihtiyaç vardır. Tezgah imalatçısı firmalar tarafından önerilen ideal çalışma ortamı koşulları;

Tezgah kontrol üniteleri ısı, ışık, rutubet, vibrasyon ve voltaj değişmelerinden etkilendiği için bu hususlara dikkat edilmeli.
Çalışma ortamı sıcaklığı ve rutubet oranı tezgah imalatçısı firmanın tavsiye ettiği değerler arasında olmalı.
Vibrasyon 0. 5 gram altında olmalı.
Kabul edilebilir voltaj değişmeleri + %10, - %10 olmalı
Voltaj düşmeleri maksimum 2, 5 dalga (20 MS) olmalı.
Eğer tezgahın çalışma ortam koşulları bu standart değerlere uymuyorsa imalatçı firma bakımla ilgili yükümlülükleri yerine getirmeyebilir.

     

Çeltik (pirinç ) nasıl ekilir ?





Bilindiği üzere çeltik sulak alanda yetişmektedir. Böyle bir çalışma alanında makinesiz ekim işlemi gerçekten çok zordur. Yapılan bu çeltik ekme makinesi ile bu zorluk ortadan kaldırılıyor ve hızlı bir şekilde çeltik ekme işlemi yapılıyor.

Hidrolik ve Pnömatik Sistemler


Akışkanlar basınç altında tutulabilir, borularla iletilebilir, basınç kullanarak eyleyicilerde (mekanik sistemlerde makinenin hareket etmesini sağlayan motor, pnömatik ve hidrolik gibi elemanların tamamı) kuvvet uygulanabilir, hareket elde edilir ve iş yapabilir. Enerjinin aktarımında ortam olarak sıvı kullanan sistemler hidrolik sistemler, gaz kullanan sistemlere de pnömatik sistemler olarak adlandırılmaktadır.

                                      Hidrolik Ve Pnömatik Sistemler Nedir

pnömatik

Bir hidrolik veya pnömatik sistemi oluşturan temel elemanlar aşağıda sıralanmıştır.
  • Yağ deposu veya hava kaynağı
  • Borulama sistemi
  • Enerji aktarma ortamı (akışkan)
  • Enerji çeviriciler (pompa veya kompresörler)
  • Denetim elemanları
  • Eyleyiciler
Tipik bir hidrolik veya pnömatik sistemin temel elemanları ve yapısı gösterilmektedir. Bu elemanların yapısı, kullanım özellikleri ve sistem bağlantıları ile ilgili bilgileri içeren çeşitli yayınlar bulunmaktadır. Mikro işlemci ve elektromanyetik denetimli valfler kullanarak hidrolik ve pnömatik teknolojide otomasyonu sağlamak hassas konumlama ve kuvvet uygulamaları ile esneklik özelliğini birleştirmek mümkündür. Elektrik sistemlerinde olduğu gibi uzman kuruluşlarca tasarlanan ve üretilen hidrolik ve pnömatik sistemin elemanları çeşitli piyasa koşullarında her zaman bulunabilmektedir. Elektrik motorları ile karşılaştırıldığında hidrolik ve pnömatik sistemler de gücün geniş bir sistem içinde dağılımı ve çok sayıda uygulamada beraberce kullanımı mümkündür. Örneğin, elektrik motorları genellikle bir uygulama ile sınırlı kalmaktadır. Ayrıca hidrolik motorlar güç/ağırlık ve güç/boyut oranları açısından elektrik motorlarından önemli ölçüde üstündür.


hidrolik


Akışkan gücü kullanan eyleyiciler genellikle tümleşik bir paket içinde akıllı denetim özellikleri, verimli güç kaynakları ve bilgisayar denetimli duyucular içerirler. uygulamaların çoğunda denetim hızı ön plana çıkmaktadır. Elektrohidrolik servovalflerde programlanabilir denetleyiciler de, arayüz elemanlarında ve donanım sistemlerinde son yıllarda yaşanan gelişmeler sonucunda denetim hızlarında önemli ilerlemeler katedilmiştir. Modern denetim sistemlerinin gelişmesi ile akışkan sistem elemanlarının daha esnek ve verimli biçimde kullanılması mümkün olmuştur.

Akışkan güç kullanan sistemler, yüksek güçlerdeki küçük boyutlar ve düşük ağırlıkları nedeni ile takım tezgahlarında, robotlarda ve uçaklarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Hidrolik sistemlerde kullanılan sıvılar ( genellikle hidrokarbon türevi yağlardır) sıkıştırılabilir olmadığından hareketin istenmediği veya değişken yük uygulamaları altında daha uygun olmaktadır. Elektrik kıvılcımları veya arklarının tehlikeli olabileceği ortamlarda ise pnömatik sistemler kullanılmaktadır.

TERMODİNAMİĞİN SIFIRINCI YASASI 


Soğuk ve sıcak kavramlarını yakından bilmemize rağmen sıcaklığın tam bir tanımını yapmak kolay  değildir. Vücut duyularımıza dayanarak sıcaklık düzeyini dondurucu soğuk, soğuk, ılık, sıcak, ateş gibi  ve benzeri sözcüklerle göreceli olarak ifade edebiliriz. Fakat duyularımıza dayanarak sıcaklıklara  sayısal değerler vermemiz olanak dışıdır. Ayrıca duyularımız bizi yanıltabilir. Örneğin aynı sıcaklıkta  olmalarına rağmen metal bir iskemleye oturduğumuzda, tahta bir iskemleye oranla daha soğuk  olduğunu hissederiz.   

Fakat maddelerin bazı özelliklerinin sıcaklıkla tekrarlanabilir ve tahmin edilebilir bir biçimde değişmesi  hassas sıcaklık ölçümleri yapabilmemize olanak sağlar. Örnek olarak halk arasında derece diye bilinen  cıvalı termometre alınırsa ölçümün civanın sıcaklıkla genişleme olgusuna dayandığı görünür. Sıcaklık,  sıcaklığa bağımlı daha başka özellikler yardımıyla da ölçülebilir.    

Masada bırakılan bir bardak çayın zamanla soğuduğu, bir şişe soğuk gazozun ise zamanla ısındığı  gözlediğimiz bir gerçektir. Başka bir deyişle bir cisim farklı sıcaklıkta bir başka cisimle bir araya  getirildiği zaman yüksek sıcaklıktaki cisimden diğerine her iki cismin sıcaklığı eşitlenene kadar ısı geçişi  olur. Bu noktada ısı geçişi son bulur ve cisimler ısıl dengede olurlar. Isıl denge için tek koşul  sıcaklıkların eşit olmasıdır.   

Termodinamiğin Sıfırıncı Yasası iki ayrı cismin bir üçüncü cisimle ısıl dengede olmaları durumunda  kendi aralarında da ısıl dengede olacaklarını belirtir. Bu basit olgunun Termodinamiğin temel  yasalarından biri sayılması garipsenebilir. Fakat Termodinamiğin diğer yasalarıyla kanıtlanması  mümkün olmadığından aynı bir yasa olarak ele alınması gerekir. Ayrıca sıcaklık ölçüm sonuçlarının  gerçekliği bu yasaya dayanır. Üçüncü cisim bir termometre olarak alınırsa sıfırncı yasa şu şekilde  yazılabilir: Sıcaklıkları aynı değer olarak ölçülen iki cisim birbirleriyle temas etmeseler de ısıl  dengededirler.    





Sıfırıncı yasa ilk olarak 1931 yılında R. H. Fowler tarafından ortaya konmuştur. Adından da görüleceği  gibi temel bir fizik ilkesi olarak değeri birinci ve ikinci yasaların ortaya konmasından yarım yüzyılı aşkın  bir süre sonra anlaşılabilmiştir. Birinci ve ikinci yasalardan önce gelmesi gerektiği için adı sıfırıncı yasa  diye konmuştur.

5 Şubat 2016 Cuma

Kumpas Nedir


Kumpasların mühendislikte önemi çok fazladır. Mühendisler genellikle milimetrik işler yaparlar. Bunun sonucu olarak ölçü aletlerinden bir hayli fazla yararlanmak zorundadırlar.
Kumpas, uzunluk ölçmenin yanı sıra iç çap, dış çap ve derinlik ölçmede kullanılan ölçme aletidir.

Kısaca tarihine bir göz atmak gerekirse, en eski kumpas MÖ 6.yy da İtalya kıyılarına yakın Greek Giglio enkaz alanında bulunmuştur. İlk kumpas tahtadan yapılmıştır. Sabit ve hareketli çeneden oluşmaktaydı. Nadir buluntular olmasına rağmen Yunanlılar ve Romalılar tarafından kullanılmıştır.
Kumpaslar sadece uzunluk ölçmek için kullanılmamaktaydı. Bronz kumpas Çin Xin hanedanı döneminde dakikalık ölçümler için kullanıldı.
Modern sürmeli kumpas 1851 yılında Joseph R. Brown tarafından icat edilmiştir. Bu kesin ölçümler veren ilk pratik araç oldu.

Kumpas Çeşitleri

Verniyer Bölüntülü Sürmeli
Paslanmaz çelikten üretilen sürmeli kumpaslar, hareketli bir çene ile gövdeden meydana gelir. Sabit çene cetvelle, hareketli çene ise sürgü ile tek parça halinde yapılmıştır. Sürgü üzerinde verniyer bölüntüsü vardır.

Sürmeli Kumpas

Derinlik
Bu kumpaslarla kademeli kanal, delik derinlikleri ölçülür. Esas bölüntü cetveli hareketli, verniyer bölüntülü sürgü ise hareketsizdir. Bu kumpasların ölçü cetveli ile sürgü üzerindeki bölüntüleri sürmeli kumpasların birebir aynısıdır.
delikli kumpas

ModülDişli çarkların diş genişliği ve diş üstü yüksekliğinin ölçülmesinde kullanılır. Modül kumpaslarında birbirine dik iki tane dik çene vardır. Birinci cetvel üzerinde, diş üstü yüksekliğini ayarlamak için verniyer bölüntülü sürgü, ikinci cetvel üzerinde ise diş genişliğini ölçmeye yarayan verniyer bölüntülü sürgü vardır.
modül kumpas

Saatli Kumpaslar
Sürmeli kumpaslardan tek farkı, sürgü üzerindeki verniyer taksimatı yerine bir saatin
yerleştirilmiş olmasıdır.
saatli kumpas

Dijital Kumpaslar
Dijital kumpaslar da standart kumpaslarla aynı özelliklere sahip olmasına rağmen daha kolay daha hassas ölçüm yapma imkanı sağlar.
dijital kumpas

Ölçü Okuma
  • 1/10 mm verniyeli sürmeli kumpaslar
44,4 mm’nin 1/10’luk kumpasta gösterimi:
Verniyerin 0 (sıfır) çizgisi cetvel üzerinde 44 mm’yi geçmiştir.Verniyerin 4.çizgisi cetvel üzerindeki herhangi bir çizgi ile tam çakışmıştır (0,1×4).Buna göre ölçülen değer 44+0,4=44,4 mm’dir.
kumpasın okunması

1/20 mm verniyeli sürmeli kumpaslar
           36,3 mm’nin 1/20’lik kumpasta gösterimi
36+(0,05×6)=36,3 mm
kumpas okuma 1 bölü 20

1/50 verniyeli sürmeli kumpaslar
40,5 mm’nin 1/50’lik kumpasta gösterimi
40+(0,02×25)=40,5 mm
kumpas okuma 1 bölü 50


Mühendislik Öğrencileri İçin Kendini Geliştirme Rehberi

Merhaba arkadaşlar bu yazımız Mühendislik öğrencileri için kendini geliştirme rehberi hakkında olacak.
İngilizce “engineer” (mühendis) sözcüğünün kökeni “engine” sözcünden değil, Latince “ingeniatorem” sözcüğünden gelir. “Yenilik üretme konusunda yetenekli kişi” anlamındadır. Yenilik de kişinin kendini yenilemesi ile başlar. Fark yaratan, değer yaratan, etrafını değiştiren bir kişi olabilmek sanırım bunları gerektirir.
 
Bir mühendislik öğrencisinin öğrenim hayatı boyunca sorduğu/soracağı en yararlı soru şudur: “Kendimi nasıl geliştirebilirim?”
Bu sorunun önemi, sorulduğu zamana göre değişir. Hazırlık öğrencileri, daha olayı bilmediklerinden böyle bir sorunun varlığından bile habersizdirler. Birinci sınıf mühendis öğrencileri ise daha birinci sınıftadır, kendini geliştirmeye çokça zamanları vardır. İkinci sınıf mühendis öğrenciler temel teknik derslerin başlamasıyla hafiften silkelenmeye başlarlar. Özellikle kulüp faaliyetleri ile uğraşanlar bu dönemde kendini geliştirme konusunda biraz daha farkındalığa sahip olurlar. Üçüncü sınıflar mühendis öğrencileri, teknik derslerin zorluğu ile ilk dönemde şaşkınlığa uğrarlar. İkinci dönemde ise silkelenmenin yerini titreme alır, çünkü öğrenci hangi alanda çalışacağına karar vermek ister ama henüz sektörü tanımadığı için endişeye kapılır. Dördüncü sınıfa gelmiş kişi için ise… Bu soruyu sormak için artık çok geçtir.

Dördüncü sınıflar mühendis öğrenciler için tabi ki karamsar bir tablo çizmek istemem, sonuçta kendini geliştirmenin yaşla bir ilgisi yoktur. Ancak günümüzde iş hayatı, teknoloji, sosyal çevremiz, ekonomi, trendler vs ne derseniz deyin, her şey çok hızlı değişiyor. İş hayatı başladığı zaman bu hızı takip etmek gerçekten çok zor olur. Bunun için en ideali, kendini geliştirme konusunu tüm üniversite hayatına yaymaktır.



Kendini geliştirmenin ilk koşulu, bilmediğimizi bilmektir. Doğru bilgiye ulaşmak kolaydır, yeter ki o bilgiye ihtiyacımız olduğunu bilelim ve araştıralım. Günümüzde bilgiye ulaşmak konusunda bir sıkıntımız yok. Hocalar bazen derste, kendi dönemlerindeki kitap yokluğundan yakınırlar. Günümüzde gerek Türkçe, gerek çeviri olsun, çok başarılı teknik kitapları kolayca bulabiliyoruz. Onun dışında internet artık her an elimizin altında. Dolayısıyla bir mühendislik öğrencisinin öğrenememe konusunda bir mazereti olamaz ve olmamalı.
Şimdi kendini hangi konularda, nasıl geliştireceğini öğrenmek isteyen mühendislik öğrencileri için 3 maddelik bir reçete yazıyorum. Bu reçeteyi uygulayın ve ne kadar harika bir mühendis olduğunuza inanamayın!

1. Mesleki ve teknik gelişim
Unutmayın; mühendis, bilimsel ve teknolojik esaslara göre ortaya ürün, sistem ve süreç çıkaran kişidir. İster teknik alanda çalışın ister satış, mesleğin esaslarını iyi bir şekilde bilmelisiniz. Bunun da üç yolu var; okumak, araştırmak ve uygulamak. Okumak ve araştırmak konusunda sıkıntımız olmaması gerektiğinden yukarıda bahsetmiştim, kitaplar ve internet bizleri bekliyor. Ama uygulama konusu biraz bizi zorlayabilir. Bunun da iki yolu var:
***Proje ödevlerini ve bitirme tezini uygulama konusu olarak almak.
*** Öğrenci kulüplerinin proje çalışma gruplarına katılmak.
Uygulama hem mühendislik nosyonumuzun gelişmesini sağlar hem de yeni bilgiler öğrenmek için bizleri zorlar. Üç fazlı transformatörün ne olduğunu araştırmak yerine tasarımını ve simülasyonunu yapmak, bir mahallenin OG dağıtım şebekesini çizmek, motor kontrol devresi tasarlamak ve uygulamak, standart ve yönetmeliklere göre bir binanın iç tesisat ve aydınlatmasını çizmek vs hangi konu ile ilgileniyorsanız mutlaka uygulamasını yapın. Ayrıca öğrenci kulüplerindeki güneş arabası ekipleri, robot takımları vs gibi gruplar da pratik bilgimizin artması ve takım çalışması duygumuzun gelişmesi için harika ortamlardır.

2. iş hayatına hazırlık
İş hayatı, mühendisler için tabi ki sadece teknikten, projeden vs ibaret değildir. Sorumluluk alma, ekip çalışması ve liderlik gibi özelliklerimizin de gelişmiş olması gerekir. Bu özellikler bazı insanlarda doğal olarak ortaya çıkmış olabileceği gibi bazılarımızda hiç olmayabilir. Ancak bana göre bu özellikler gerekli ortam şartlarında ve kendimizi eğiterek kazanılabilir ve kazanılmalıdır da… İş hayatında önemli sorumluluklar alırız, ekiplerle çalışırız ve onları yönetiriz. Bu özellikleri üniversite yıllarında kazanmak için en uygun ortamlar, öğrenci kulüpleridir. Bir öğrenci kulübünde sorumluluk alırsın, bir ekibe dahil olursun ve kendine yeterince güveniyorsan o ekibi yönetirsin. Bu haliyle etkin bir öğrenci kulübü, iş hayatının küçük bir simülasyonudur. Burada yaptığınız hatalar, size kendinizi geliştirmek için bir fırsat verir. İş hayatında yaptığınız hatalar ise çoğu zaman başarısızlık olarak size geri döner.

3. Sektörel görgü ve bilgi
İş görüşmelerinde bizi öne çıkaracak bir bilgi de sektör ve o şirket hakkında bildiklerimizdir. Çalışmak istediğimiz firma ve onun yer aldığı sektör hakkında hiçbir fikrimizin olmaması, bizi işverenin gözünde pek hoş göstermez. Öğrencilik yıllarında çalışmak istediğimiz sektörler hakkında bilgi sahibi olmak, hangi firmanın ne ürettiğini bilmek bizlere avantaj sağlar. Bunu yapabilmenin tek yolu seminer, panel, fuar gibi teknik etkinlikleri takip etmektir. Bu gibi etkinliklerin bir diğer avantajı ise, mühendislik anlamında gerçekte ne olup bittiğini, nelerin uygulandığını bizlere göstermesidir. Sonuçta, okulda gördüğümüz müfredat yıllardır değişmiyor. Ohm kanunu 150 yıldan fazladır değişmedi. Elektromanyetik alanların oluşumu konusunda yeni bir teori Maxwell’den bu yana gelmedi. Ancak sanayi ve sektör aynı temel esasları kullanmakla birlikte sürekli kendini yeniliyor ve gelişiyor. Bir mühendis olarak bu gelişmeyi zamanında takip etmek bizi farklı kılacak olan noktadır. Aslında herkesin takip etmesi gerekiyor ama biliyoruz ki herkes etmeyecek. En azından bu yazıyı okumamış olanlar…  : )  


                                                                                 
....Alıntıdır....

TRACKNGO; Kar Paletine Farklı Alternatif



Kışın ağır geçtiği bölgelerimizden her akşam farklı bir karla mücadele yada yolu kapanan köye ulaşım haberleri izliyoruz. İmkân olan yerlerde bir greyder yada kar küreme aracı yolu temizliyor, peşi
nden zincirli ambulans geliyor. Saatlerce uğraş, yakıt kaybı, işçilik, makine ücreti de cabası. Sonucunda mutlu son varsa herşeye değiyor ama ya ekipler zamanında yetişemediyse yada ihbar asılsız çıktıysa işte o zaman insan çileden çıkabiliyor. Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere birçok kurum yada kuruluş işi biraz daha pratikleştirmek, masrafı kısmak ve en önemlisi zamanı kısaltmak için kar paletli çözüm buldu.
Türkiye’de kar yağışının etkili olduğu hemen hemen her şehirde kar paletli, dört tekerden çekişe sahip Mitsubishi Pajero yada Fiat Ducato ambulanslar bulunuyor. Basında sıkça başarılı operasyonlarla kendilerine yer buluyorlar. Bu araçların sistemi son kullanıcı için son derece basit ve pratik ancak maliyetleri biraz yüksek.
Kanadalı Ad Boivin isimli şirket bilindik kar paletlerine farklı bir alternatif olma özelliğine sahip. Paletler takılırken, aracın tekerlerini çıkarmadan, tıpkı ayakkabı gibi lastiklere giydirilmesiyle takılmış oluyor. Tabi öncesinde araç altında birkaç parça eklemesi yapmak gerekiyor. İlk montaj birkaç saat sürebilirken daha sonra paletlerin montajı yarım saate tamamlanabiliyor. Böyle bir avantaja sahip.
Trackngo’nun en önemli avantajı aracın yüksekliğini süspansiyona el sürmeden araç yüksekliğini 200 mm kadar arttırmış olması. Karlı yollarda ilerlemenin en büyük zorluğu aracın altının kara oturması nedeniyle ilerleyememe. Lastiğiniz yada zinciriniz ne kadar iyi olsa da araç kara saplandığında ilerlemek imkansız hale geliyor. Dediğim gibi Trackngo’nun araç yüksekliğini arttırması önemli bir avantaj. Bana göre sistemin bilindik kar paletlerinden başka bir avantajı yok. Dezavantajları ise şu şekilde;
– Türkiye’de bu sistemi takabileceğiniz fabrikasyon bir araç yok (özel ithal edilenler hariç),
– 680 kg ağırlığı var,

– Aracın arka süspansiyonu makaslı olmalı,
– Arka aksta otomatik diferansiyel kilidi olmalı,
– Araç üzerinde kış lastiği olmalı,
– Teker çapı 780 mm – 875 mm arasında olmalı,
– Teker genişliği 330 mm’den fazla olmalı,
– Aracın paleti yürütmeye gücü yetecek bir motoru olmalı.. (V6 yada V8)
– Daha iyi bir performans için ön diferansiyel kilidi,
– Ekstrem kullanımlarda araca ciddi zararlar verebilir.
Trackngo’nun en büyük dezavantajı ağırlığı. Her bir paletin ağırlığı 170 kg. Yani toplamda 680 kilogramlık ekstra bir ağırlıkla sürünüyorsunuz. Paletle birlikte gelen ağırlık ve yüksek sürtünme kuvveti düşünüldüğünde bu sistemin küçük araçlar için uygun olmadığını görebilirsiniz. Zaten sistem Amerikan’ların Ford F250 gibi pikap kamyonları için geliştirilmiş.
Sistemin ekstrem kullanımlar için pek uygun olmadığını düşünüyorum. Bozuk zeminli, tümsekli yada çukurlu yollarda sert kullanımlar neticesinde tekeri kucağınıza alıp evin yolunu tutabilirsiniz. Teker başına ekstra 160 kg yük hiç azımsanacak bir değer değil. Ayrıca sıkça rot kırma, şase bağlantılarında yamulma gibi riskleri de var. Yani bu sistem ile aracı pert etmişçesine yıpratabilirsiniz.. Tabi bunlar benim varsayımlarım. Yabancı forumlara önümüzdeki yıllarda kullanıcı yorumları düşecektir. Takip etmek lazım. Ad Boivin firması daha küçük araçlar için de sistem geliştiriyor. Eğer kullanıcı yorumları olumlu yöndeyse aksesuarlar için araba değeri kadar masrafların harcanabildiği ülkemizde girişimciler için kaçırılmayacak ekmek kapısı.